(click here to read this interview in English)
Maskulen tarzı ve sert vokalleriyle, son yılların en karizmatik seslerinden biri olan Avustralyalı müzisyen Kat Frankie, 25 Şubat’ta Salon İKSV’de Türkiye’deki ilk konserini vermeye hazırlanıyor. 1978 doğumlu müzisyen, 6 yaşından beri müzikle uğraşıyor.
Kat Frankie ile, Berlin’e yerleşme sürecinden diğer projelerine, yaklaşmakta olan İstanbul konserinden endüstrideki cinsiyet ayrımcılığına kadar aklımıza gelen her konuda sohbet ettik:
Berlin'e taşınmadan evvel Sydney'de yaşıyordun. Avustralya'da büyümek nasıl bir şey, Berlin'e yerleşmeyi neden düşündün?
Berlin'e ilk geldiğimde sadece 1 sene kalabileceğimi düşünmüştüm. Fakat burada, memleketimde göremediğim, oldukça hareketli ve güzel bir müzik komünitesi olduğunu keşfettim ve kalış süremi defalarca uzattım..Şu an tam 12 sene oldu. Avustralya harika bir ülke olmasına rağmen, bir sanatçı için zor bir yer. Her şey çok pahalı ve sanatçılar Almanya'da olduğu kadar desteklenmiyor. Ayrıca Berlin'de yaşarken, İstanbul'a gelebilmek gibi, Avrupa'da tura çıkmak oldukça kolay.
6 yaşında beste yapmaya başladığın doğru mu? Nasıl bir motivasyon gerçekten?
Hatta daha genç yaşta bile olabilir.. Çocukken sürekli şarkılar hazırlayıp söylüyordum. Neden bilmiyorum - benim teorim, kendi kendimize veya başkalarına şarkı söylediğimiz zaman, ses dalgaları vücudumuzda bir sürü güzel vibrasyon yaratıyor. Yaratıcı bir çocuktum ve sanırım şarkı söylemek güzel hissettiriyordu.
Şarkı yazma sürecinden bahseder misin? En çok nelerden ilham alırsın?
Önce beste yapıp üzerine söz yazan birisi değilim. Melodi ve sözler, hepsinin tek seferde olması gerekiyor. Ayrılmaz olmaları gerek. Sanırım en iyi şarkılarım, şarkının başlangıcından itibaren tüm unsurlarında anlamın yer aldığı şarkılar. Bu, melodinin DNA'sına yerleştirilmeli ve sonradan eklenmemelidir.
"Wenn Du Liebst" şarkısında Clueso ile düet yaptınız. Bu iş birliği nasıl ortaya çıktı? Gelecekte benzer projeler olacak mı?
Clueso ile yakın arkadaşım söz yazarı/şarkıcı Tim Neuhaus vasıtasıyla tanıştım.Tim aynı zamanda Clueso'nun ekibinde davul çalıyor. Bir kaç sene önce Tim'in son albümü için bir şarkıyı birlikte söylemiştik, Clueso da bunu duymuş. "Wenn Du Liebst" şarkısını yazdığında, bu şarkıda ona eşlik edecek kişinin ben olmam gerektiğini düşünmüş. Gelecekte muhtemelen daha fazla düet olacak, çünkü gerçekten eğlenceli bir şey. Şarkı söylemekten başka yapacak bir işim yok.
Get Well Soon'dan Konstantin Gropper ile Schulz & Böhmermann soundtrack'i için birlikte çalıştınız. Bu projenin hikayesi nedir peki?
Diğer müzik projelerimin yanında, Olli Schulz’un grubunda gitar da çalıyorum. Olli TV show'u için bir kaç şarkı yazmamı istedi. Konstantin Berlin'de yaşamadığı için e-mail yoluyla iletişim kurduk, dosyalar gitti geldi, Konstantin şarkılara bazı enstrümanlar ekledi, ben de onun yazdığı tema şarkısına vokal yaptım. Aslına bakarsan yüz yüze ilk görüşmemiz bir kaç evvel oldu!
Chris Klopfer ile "Keøma" adında bir grubunuz var ve geçtiğimiz senenin başında ilk albümünüzü yayınladınız. Bu birliktelik nasıl doğdu?
Keøma içinde yer aldığım başka bir proje. Chris ile bir kaç sene önce tanıştık ve bitirmeye çalıştığı şarkılarda birlikte çalışmayı teklif etti. O harika bir şarkıcı ve iyi şarkı nasıl yazılır çok iyi biliyor. O aralar ben de, müzikal olarak diğer projelerimden farklı bir işin içinde yer almayı istiyordum. Synthesizer ve ritimleri kaydedip, şarkıcı/söz yazarı dünyasından uzaklaşmak istedim. Tüm albümü Berlin'deki oturma odamda kaydettim! Çünkü hem Chris'in hem benim kendi melankolik solo projelerimi vardı. Keøma bir çeşit, pop müzik oyun alanımız.
Line-up'ında hiç kadın müzisyen olmadığı için bir festivalde sunum yapmayı reddettiğini biliyoruz. Yakın zamanda Bjork'un facebook hesabından kadın müzisyenlerin sektördeki algısına yönelik yorumları çok tartışıldı. Sence müzik endüstrisinde bir ayrımcılık söz konusu mu? Bir kadın olarak karşılaştığın zorluklar var mı?
Açık bir şekilde ayrım olduğunu ya da kadın müzisyenlere karşı komplo planları yapan insanlar olduğunu düşünmüyorum. Ancak bence bir konuda hemfikir olmamız lazım, kadınlardan çok daha fazla sayıda müzik kariyeri yapan erkek var, ve kendimize kadınları bu endüstriye nasıl daha çok çekebiliriz diye sormamız gerek. Yakın zamanda Avusturya'da, ülkedeki aktif kadın müzisyenler üzerine bir araştırma yapıldı. Oranları %10 civarındaydı. Bu müzisyenlerin de neredeyse 3'te 2'si şarkıcılardı. Tahmin ediyorum Almanya için durum farklı değildir. Kişisel deneyimlerime bakacak olursam, çoğu zaman müzik festivallerinde backstage'deki tek kadın ben oluyorum. Festival organizatörlerinin, line up'ları oluştururken yeni kadın sanatçı ve grupları araştırma konusunda biraz daha pro-aktif olmaları isterdim. Tabii ki buna mecbur değiller, ancak endüstrinin çeşitliliğini geliştirmede uzun bir yol var. Ayrıca -özellikle de bağınsız etkinliklerle- bu şekilde gelir akışı genç kadın sanatçılara da ulaşacak ve onların yeni albüm yapmalarına, tanıtımlarına, yeni enstrüman harcamaları vb. yatırımlarına da olanak sağlayacaktır. Kadınların bunlara erişimi limitli olduğunda, endüstrinin de dışında kalmak durumunda kalıyorlar çünkü bunun bir parçası olmayı maddi olarak karşılayamaz hale geliyorlar. Böylece dünyayı, yaratıcı bir çok yetenekten yoksun bırakmış oluyoruz.
25 Şubat'ta Salon İKSV'de, İstanbul'daki ilk konserini vereceksin. Neler hissediyorsun?
Evet! Türkiye'deki ilk konserim, yıllardır orada çalmayı çok istiyorum. İstanbul hakkında çok şey bilmiyorum ama şu ara çok kar olduğunu biliyorum! Üşütmeyin!
Son zamanlardaki terör saldırıları nedeniyle, insanlar dünyanın hiç bir yerinde kendilerinii güvende hissedemiyor. Müzik, aşk ve barışla insanları bir araya getiren en iyi şeylerden biri bence. Ne dersin?
Müzik insanları doğal olarak bir araya getirebilen bir şey, çünkü müziği deneyimlemek genelde insanların birlikte yapmayı tercih ettiği bir şey. Fakat müzik her zaman aşk, barış ya da anlayışla ilgili değildir çünkü o bizi insan yapan her şeyin bir yansıması. Aynı zamanda bir protesto, öfke ve hatta nefretten bile beslenebilir. Fakat bence müziğin en büyük gücü; sevdiğimiz grup ya da şarkılar sayesinde bir yerlerde bizi anlayan birilerinin olduğunu ve onları dinlediğimizde bu karmaşık dünyada yalnız olmadığımızı hissettirmesidir.
Yakın zamanda bir albüm planın var mı? Yeni şarkılar geliyor mu?
Evet. Yeni albümüm neredeyse bitti, yıl sonuna doğru hazır olur sanıyorum. Istanbul'a bir kaç yeni şarkıyla birlikte geliyorum!
Peki sen bugünlerde kimleri dinliyorsun?
Daha çok Berlin'den müzisyenler: Me & My Drummer, New Found Land, Oy. yeni Solange albümü, son zamanlarda ayrıca Fleetwood Mac, Davie Bowie…
Yakın zaman için planların neler?
Clueso ile Almanya turnesine çıkacağız, sonrasında Mart'ta ‘Kat Frankie and Band’ turnesi var. Sonrasında Olli Schulz ile bir kaç festival. Yapacak çok şey var!
Aşağıdaki cümleleri tamamlar mısın:
Müzik olmasaydı, dünya çok sessiz bir yer olurdu.
Müzisyen olmasaydım tasarımcı olurdum.
Yeni bir grup kursaydım posterde güzel duracak bir isim seçerdim :)
Bazen sokakta yürürken kendimi şarkı söylerken bulurum.
Neşelenmek için Annie Lennox dinlerim.
Zaman ayırdığın için çok teşekkürler. Eklemek istediğin bir şey var mı?
Orada olmak için sabırsızlanıyorum!
Yorumlar
Yorum Gönder