Lısten Before You Love

Bütün ışıklar karardığında...Güzel bir melodi aydınlattı odayı..Dokundum, gece karardı...Karanlık derinleştikçe ses yankılandı "desire, desire" "the beating is the sound of love, the sound of love is beating like a fevered heart"  

Bilekkesenler: Bir Aşk Hikayesi olarak birebir dilimize çevrilen, 2006 yapımı, Goran Dukic'in yönetmenliğini üstlendiği masalsı bir film..Filmi izledikten sonra Mikal karakteri ile gönüllere taht kuran Amerikalı aktris sevgili Shannyn Sossamon'un sıkı hayranı olmuştum..Sonraları öğreniyoruz ki kendisinin aynı zamanda dansçı ve müzisyen kimlikleri de mevcut. Aslında Shannyn, hakkında ayrı bir entry girmeyi dahi hakediyor..Bu dünyaya ait olmayanlardan.. Kendisinin ruhani bir çalışmasını da burda paylaşıyorum.. Filme dönecek olursak...Film, Zia'nın sevgilisi Desiree'den ayrılışının ardından intihar etmesiyle başlıyor...Bileklerini keserek intihar eden Zia, uyandığında,kendisini sadece intihar ederek ölenlerin yaşadığı başka bir dünyada buluyor..Ve doğal olarak fonunda Joy Division, Tom Waits ve Gogol Bordello çalan bir dünyanın içinde..(aynı zamanda Tom Waits'i filmde Kneller karakteriyle de izliyoruz.) Burada, sürekli otostop yapan harkulade insan Mikal ile tanı

Bu gece için tek istediğim, onunla dans edebilmekti.

"Yeah, I can love you Grab that leash and drag you to a place you'd never know I know where my bones are buried May take me a while, but I'd find my way home" 

Biz tabi o zamanlar biraz daha gençtik..Geçen haftaydı galiba...Yazın ortasında, lapa lapa kar yağmaya başlamıştı penceremizin önüne...Sonra başını omzuma yaslamıştı...Ellerimi tutmuştu, buz gibiydi elleri..Boşalan şişeleri çöpe attım, döndüm, ve uyuduk. 

 Bazen bir kadın, yarın gitmiş olacağım der...Ve yarın, gitmiş olur. 2.albümleri için Eylül 2011'i beklediğimiz Kaliforniya'lı grup Dum Dum Girls (iggy pop şarkısı dum dum boys'tan esinlenmişler) tam da böyle zamanlar için söylüyor: "coming down" "By tomorrow I'll be leaving By tomorrow I'll be gone If you want to tell me something You had better make it strong" 

Bear Hands, 2010 yılında çıkardıkları debut albüm "Burning Bush Supper Club" tan sonra, yakın zaman içinde "High Society" isimli EP'lerini yayınladı.. "i'm engaged to be alone" sözleriyle Dylan Rau hislerime tercüman oluyor. 

Ima Robot ve Edward Sharpe and the Magnetic Zeros ' tan tanıdğımız Alex Ebert (tam adıyla Alexander Michael Tahquitz Ebert) solo projeleri ile de sürprizler yapmaya devam ediyor.. Dışarda yağmur çiseliyor, ve biz gerçekleri Alex'ten dinliyoruz.. 

19 yaşında olmak kimsenin suçu olamaz..Onun da değil..."hypocrite in a hippy crypt", debut albümü "tweaker in the park"ta, 19 yaşın tüm akışkanlığını hissettiriyor..İnanması güç ama bir zamanlar ben de ondokuzundaydım.. The Town Crazies'i paylaşıyorum ancak benim favorim "funeral playlist" oldu.. / http://hypocriteinahippycrypt.bandcamp.com/  adresinden bu şarkıyı da dinleyebilirsiniz..

Kelimelerin kifayetsiz kaldığı anlar vardır..Bir pazar gecesi, sıcaktan buharlaşan anılarının ardında, bir fincan soğuk kahve ya da votkanı içerken loşta, dumanında kaybolduğun odanın her bir zerresinde keşke dersin, keşke şimdi yanımda olsa. İşte kifayetsizdir o an tüm kelimeler. Ve The Bug, "catch a fire" diyorsa, hiçbir şey yoluna girmeyecek demektir. 

  Londra'nın havası suyu çok berektlidir malum..Müzik tarihinin kayda değer isimlerine ev sahipliği yapan kentten çıkan birileri daha var..The Brut Chorus..Tarzlarına eski çağın cazı ve modern folkün çiftleşmesi diyorlar..Ben could this be love'ı ne zaman dinlesem, saatte 150 km ile giderken aracın kontağını kapatmak istiyorum. Dinleyip siz karar verin..

Bazı şarkılar tehlikelidir...Cumartesi gecesi için oldukça tehlikeli..Psychologist'in "propeller" şarkısını ilk dinlediğim gece böyle bir geceydi...Sonu güzel bitmedi. 

 Genç yaşta bu dünyadan göçmenin en kaçınılmaz sonu efsane olmaktır..Ve 27 yaş birçoğu Amy Winehouse gibi olan İngiliz müzisyenler için oldukça zor bir yaştır..Jimi Hendrix, Janis Joplin, Jim Morrison, Kurt Cobain ve Brian Jones gibi efsane isimler de 27 yaşında hayata göz yummuşilardı.. 

 Yaz aylarının temel problemlerinden biridir vizyondaki gereksiz filmler..Ama 5 Ağustos'ta izlenesi bir film var.."Bellflower" Apokaliptik bir aşk hikayesi olarak tabir etmiş gavur yazarlar...Kıyamet, toplu imha, medusa ve aşktan ibaret bir film.   

Bazı sesler vardır, duyduğunda kendini iyi hissedersin...yani o kadar iyi hissedersin ki, kafanın güzel olması dahi gerekmez. İşte Joan Wasser benim için böyle bir sestir...26 Temmuz'da doğan insanların özel olduğu konusundaki söylentilere insanı inandıran, ve bu yıl içerisinde piyasaya sürdürğü "The Deep Field" ile bir kez daha gönüllere taht kuran hanımefendiden, chemmie'yi dinlemek sıcak yaz günlerine kafa tutmak gibi. Şimdi kafanızı iyi tutun.