Modern cazın Manchester'lı temsilcileri GoGo Penguin; Garanti Caz Yeşili konserleri kapsamında 30 Mart Çarşamba akşamı Babylon sahnesinde olacak. Geçtiğimiz sene içerisinde Blue Note Records plak şirketi ile anlaşma imzalayan ve Şubat ayı içerisinde son albümlerini yayımlayan caz üçlüsünün kontrbasçısı Nick Blacka ile İstanbul konserleri öncesi sohbet ettik.
İlk albüm Fanfares'in üzerinden 4 sene geçti. Uzun süredir birbirinizi tanıdığınızı biliyoruz ama birlikte müzik yapma fikri nasıl ortaya çıktı? Grubun adının hikayesi nedir?
Grup sadece birlikte müzik yapmak için bir araya geldi. Hatta ilk başlarda canlı performanslar sergileme gibi bir niyetimiz bile yoktu. Sadece fikirlerimizi paylaşmak ve şarkı yazmak istiyorduk. Grubun adıysa tam bir son dakika kararı aslında. Manchester'daki bir barda konser organiasyonları yapan bir arkadaşımız, birlikte provalar yaptığımızı biliyordu. Bir gün sahne alacak gruplardan birinde aksilik çıkınca, son dakikada bizim gidip çalmamızı istedi. O sırada prova yaptığımız mekanda tuhaf görünümlü, içi doldurulmuş bir oyuncak kuş vardı. Aslında bir saksağan olması gereken oyuncak daha çok penguene benziyordu. Gruptan biri "Penguen" dedi ve başına "GoGo" ekleyerek grubun adına orada karar verdik.
5 Şubat'ta yeni albüm "Man Made Object" piyasaya çıktı. Albüme neden bu ismi seçtiniz? Henüz dinlemeyenler için, müzikseverleri ne tür şarkılar bekliyor?
"Man Made Object" iki anlam birden taşıyor. Birincisi Chris'in transhümanizm ve robotlar hakkındaki tutkusuyla alakalı. Bu ismin, akusitk enstürmanlarla elektronikaya atıfta bulunan müzikal yaklaşımımızı yansıtacağını düşündük. İkinci anlamı ise Alfred Korzybski isimli bilim adamından esinlenme taşıyor diyebiliriz. "Harita, sınırlardan ibaret değildir" şeklinde meşhur bir sözü vardır. İnsan beyni ve sinir sisteminin sınırlı olmasından dolayı, insanların gerçeği tüm yönleriyle anlayamayacaklarını savunur. Bu nedenle algıladığımız gerçeklik insan yapımıdır ("man made") ve tam olarak deneyimlenemez.
Şarkılara gelince, bir önceki albüme göre biraz daha elektronika etkilerin hakim olduğu bir albüm oldu diyebiliriz.
Bu albümden "All Res" şarkısı için çekilen videoda, grubun logosu üzerinden soyut ilüstrasyonlar yer alıyor. Bu logonun anlamı nedir?
Logo müzik yapmaya başladığımızdan beri hayatımızda. Chris tarafından dizayn edildi ve geliştirildi. Kendisi bir origami penguen. Basitçe grubun logosu bu, ve bu video ile yeni bir albümle döndüğümüz mesajını vermek istedik.
Yaptığınız müzik "akustik elektronika" olarak tanımlanıyor. Buna katılıyor musunuz?
Bu çok iyi bir tanımlama. Elektronikadan fazlasıyla etkileniyoruz ve ince efektlerle akustik melodileri enstrümentalize ediyoruz. Aynı zamanda caz müziğinden de etkileniyor ve canlı performanslarımızda çoğu kez emprovize çalıyoruz fakat elektronikanın üzerimizdeki etkisi gerçekten çok yüksek, bu nedenle "akustik elektronika" oldukça adil bir tanım.
30 Mart'ta Babylon'da sahne alacaksınız. Daha önce de İstanbul'da çalmıştınız, buraya dair hiç hatıranız var mı? Şehir ve dinleyiciler hakkında ne düşünüyosunuz?
Daha evvel İstanbul'da iki kez çaldık. Çok iyi hatırlıyoruz, şehri, yemekleri ve tanıştığımız insanları çok sevmiştik. İlk ziyaretimiz v2.0 albümünün kayıtlarını tamamladıktan hemen sonra idi. Wales'teki stüdyomuzdan çıkıp İstanbul uçuşu için Londra'daki havaalanına gitmiştik. Konserden sonra güzel de bir kutlama partisi vermiştik. İstanbul'da yaşan bir kaç arkadaşım var ve mutlaka konserlerimize gelirler. Tekrar gelmek için can atıyoruz.
İstanbul konserinizden hemen sonra 2 performans için Japonya'da olacaksınız. Grupla seyahat etmek, turnede olmak nasıl bir his?
Bu durumu çok seviyoruz ama öte yandan da oldukça yorucu. Geçen yılki yoğun turne rotasından sonra kültür şoku yaşadık diyebilirim. Bu sene beklentilerimizin farkında olduğumuz için biraz daha hazırlıklıyız sanırım. Dünyayı gezerel insanlara müziğini icra etmek oldukça ayrıcalıklı bir his ve bunun tadını çıkarıyoruz. Arada sırada erken uçuşlar ya da gece geç saatler zorlayabiliyor ama hepsine değer.
Favori konser mekanınız var mı?
Bir çok harika şehir ve mekanda çaldığımız için şanslıyız. Aralarından bir tane seçmek çok zor. Bu senenin başında New York'ta çalmaktan büyük keyif almıştık. Sanıyorum New York'taki ilk konserimiz olmasından ve oradaki dinleyicinin müziğimize olan ilgisi nedeniyleydi. Çünkü dinleyici tepkisinin nasıl olacağından emin olamamıştık. Hamburg'daki Uber Jazz performansımızı da çok sevmiştik çünkü burada Blue Note Records ile tanışmış ve sözleşme imzalamıştık. Çok fazla var..İstanbul'daki son konserimiz de oldukça keyifliydi.
Bugünlerde kimleri dinliyorsunuz?
Sürekli değişiyor. Four Tet, Nathan Fake, Jon Hopkins, Benjamin Britten, Everything Everything, EST. Liste uzar gider..
Son yıllarda streaming platformlarının müzik sektörü üzerindeki etkisi ortada. Dijital dünyada müziğin geleceği hakkında ne düşünüyorsun?
Bence artık kurallar böyle işliyor, fazla seçeneğimiz yok, bununla yaşamayı öğrenmemiz gerekiyor. Bu konuda çok fazla tartışma var. Bir çok sanatçı streaming hizmetlerinden gelen kazancın çok düşük olduğu konusunda kızgınlar ama geçenlerde streaming platformalarının en azından ve hiç değilse sanatçılara bir getiri sunduğunu anlatan enteresan bir makale okumuştum. Örneğin bir çok insanın yaptığı gibi, şarkıları Youtube üzerinden dinlerseniz, sanatçıya çok çok az bir bedel ödenir ya da hiç ödenmez. Spotify üzerinden ise, bir çok müzisyeni tatmin etmese de, bir miktar para kazanırsın. Bence mesele şu: streaming ve download öncesindeki eski endüstri modeli, müzisyenlerden ziyade bir kaç sektör patronunun lehine işlemek üzerine kuruluydu. Ben, bugün durum herşeyiyle mükemmel olmasa da, sanatçıların eli daha güçlü diye düşünüyorum. Bu büyük bir tartışma konusu ve siz insanları müzik streaming kanallarını kullandıkları için suçlayamazsınız, çünkü dinleyiciler için bu harika bir şey. Bugünlerde plakların tekrar popüler olması beni cesaretlendiriyor. Torrentler ise kesinlikle büyük bir mesele ve artık asla tercih etmeyeceğimiz bir yol olmalı.
Yakın gelecek için ajandanızda neler var?
Bir sürü canlı performans var. Geçtiğimiz sene çok fazla özel proje yaptık, bu sene ise canlı performanslar üzerine yoğunlaşmış durumdayız ve bu arada yeni şarkılar yazıyoruz. Önce Japonya, sonra ABD'de olacağız ve bu yıl Coachella festivalde çalacağız - ki bu durum bizi fazlasıyla heyecanlandırıyor.
Cevaplar için teşekkürler.. Eklemek istediğin başka bir şey var mı?
Rica ederim, üçüncü kez İstanbul'da olmak ve konser vermek için sabırsızlanıyoruz!
Yorumlar
Yorum Gönder