(Click here for English)
Liverpool çıkışlı İngiliz ikili King Hannah, melankolik gitar tınıları ve büyüleyici vokalleriyle alternatif müzik sahnesinde kendine has bir yer edindi. Haziran ayında Türkiye’deki ilk konserlerini vermeye hazırlanan grup, dinleyicilere karanlık ama bir o kadar da çekici bir müzik deneyimi vaat ediyor. King Hannah ile gerçekleştirdiğimiz röportajda, ikilinin tanışma hikayesinden müzikal evrimlerine, Sharon Van Etten ile yaptıkları iş birliğinden İstanbul’da sahne alacak olmanın heyecanına kadar pek çok konuya değindik.
King Hannah’nın dünyasına biraz
daha yakından bakmak için sizi şöyle alalım:
İkinizin 2017'de bir barda çalışırken tanıştığınızı okudum. Ve Craig, Hannah'ı ilk kez bir üniversite gecesinde sahnede gördüğünü söylemişsin. O günün sizin için en unutulmaz anı neydi?
Craig: Hannah'yı ilk kez sahnede gördüğümde, barda çalışmaya başlamadan yaklaşık iki yıl önceydi. Ama o gece onunla hiç tanışmadım. Sadece performansını izledim ve gece müzik açısından gerçekten berbattı. Ama Hannah ayağa kalktı ve akustik gitarla bir şarkı çaldı, bir tür folk şarkısı gibiydi ve beni tamamen büyüledi. Sanırım Hannah o şarkıdan ve o geceden oldukça utanıyor. Ama sesi ve şarkı beni gerçekten büyüledi. Sonra iki yıl sonra barda çalışmaya başladığımda, Hannah da orada çalışıyordu, ilk başta hemen "Ah, seni tanıyorum, seni daha önce şarkı söylerken görmüştüm" dedim. Ve sanırım bu bir bakıma her şeyin başlangıcıydı.
Peki daha sonra bir araya gelip müzik yapmaya nasıl karar verdiniz?
Hannah: Bir gitarist arıyordum. Craig'in gitarist olduğunu söylediler, ben de tamam dedim. İyi anlaşıyoruz, arkadaşız, o zaman bunu deneyelim. Uzun, çok uzun zaman aldı çünkü ona şarkılarımı göstermek konusunda çok gergindim ama yaklaşık bir yıllık bir denemeden sonra sonunda gösterdim ve o andan itibaren her şey çok kolay oldu. Ve harikaydı. Her zaman doğru hissettirdi, değil mi Craig? Ya da hissettirmedi mi?
Craig: Şimdiye kadar evet.
Hannah: Gerçekten de böyle başladı. Çok yavaş ilerleyen bir süreçti. Ama bence en iyisi buydu.
Bu arada, bugün son single'ınız “Leftovers ”ı yayınladınız ve ben de dinledim. Çok karanlık ve şiirsel bir şarkı. Yavaş yavaş yükselen bir gerilim yaratıyor ve güçlü bir finalle sona eriyor. İlk EP'nizden bugün yayınladığınız son single'a kadar olan müzikal yolculuğunuzu ya da müzikal evriminizi nasıl tanımlarsınız?
Hannah: Bu güzel bir soru. Müzik zevkimiz çok değişti. Aslında EP'den bugüne kadar biz daha çok folky şeyler dinliyorduk. Oysa şimdi geniş bir yelpazemiz var. Ama Craig'in en sevdiği müziğin 70'ler müziği ve Neil Young gibi şeyler olduğunu biliyorum, ama aynı zamanda Built to Spill gibi 90'lar da var. Ben de Joni Mitchell'in sesine bayılıyorum ama Built to Spill, Slint ve tüm o harika şeyleri de seviyorum. Bence zevklerimiz daha iyi yönde gelişti. Şu anda müzik zevkimiz kesinlikle o zamankinden daha iyi. Kimleri dinlediğimiz kesinlikle yazdığınız güncel şarkılara yansıyor. Sanırım bu zaman içinde kendini gösteriyor çünkü ilk günlerden bu yana gerçekten çok değiştiğinin farkındayız.
Craig, senin eklemek isteyeceğin bir şey olur mu?
Craig: Bence başladığımızdan beri kendimize daha çok güveniyoruz. Ve bunu çok uzun zamandır yapıyoruz. Ve ortaya çıkardığınız her şeyde, onları tekrar dinlediğinizde, içlerinde çok sevmediğiniz şeyleri duyabiliyorsunuz ve bunlar bir sonraki şarkıda ve canlı çalarken de ele almak istediğiniz şeyler oluyor. Bence canlı çalmak şöyle bir şey; konserlerin belirli bir şekilde hissettirmesini, belirli anlara sahip olmasını, gerçekten sessiz anlara ve büyük, gürültülü anlara sahip olmasını istiyoruz. Bu yüzden albümlerimiz bunu yansıtmalı.
Hannah: Craig, kayıt konusunda da aynı şey geçerli değil mi?
Craig: Evet. Kayıt da öyle. Kendimize daha çok güvendiğimiz şeylerden biri de bu. İlk albümde bir şeyleri nasıl yapacağımızı ve nasıl yazacağımızı bulmaya çalışıyorduk. Daha önce hiç 35-45 dakikayı dolduran uzun formda bir şey yazmamıştık. Bu yüzden son albümde istediğimiz sese daha da yaklaştığımızı düşünüyorum.
Big Summer ve This Wasn't Intentional şarkılarında Sharon Van Etten ile işbirliği yaptınız. Bu işbirliği nasıl ortaya çıktı? Ve Sharon ile çalışmak nasıl bir duygu?
Hannah: Sharon ile "Creme Brulée"den beri e-posta ve Instagram mesajlarıyla iletişim halindeydik. Çünkü Creme Brulée'yi ilk yayınladığımızda, ona gönderdik ve o da bunu Instagram’dan paylaştı. O andan sonra grup olarak çok fazla ilgi gördük, sanırım 2019'du. Her zaman birlikte bir şeyler yapmanın harika olacağını söylerdik. Bu konuyu açtığımızda o da "Evet, harika olur" dedi. Onunla fiziksel olarak hiç tanışmadık. Her şeyi e-posta yoluyla yaptık. Ona birkaç şarkı gönderdik ve bunlardan herhangi birinde yer almak isteyip istemediğini sorduk. Ve "Big Summer" ve "This Wasn't Intentional", yer almayı seçtiği iki parça oldu. Sonrasında Amerika'da yaşadığı ev stüdyosunda kayıtları gerçekleştirdi, sonra bize gönderdi ve biz de bayıldık.
İki yıl önce Madonna'nın Like a Prayer şarkısını coverladınız. Bu şarkıyı nasıl seçtiniz? Ve gelecekte benzer sürprizler olacak mı?
Hannah: Bu şarkıyı seçmem çok uzun sürmedi. O sırada başka bir şarkı yazmaya çalışıyordum ve “Bu biraz Madonna'nınkine benziyor” diye düşündüğümü hatırlıyorum.. Sonra Craig'e gösterdim ve o da “hadi bunu yapalım” dedi. Biz de yaptık. Ama ileride daha fazla cover yapmak istiyoruz, değil mi Craig?
Craig: Evet, sanırım öyle. Çünkü birkaç yıl önce de “State Trooper ” şarkısını cover’lamıştık ve insanlar bunu çok sevmişti.
Hannah: Evet. Özellikle canlı performanslarımızda cover yapmayı seviyoruz. Gerçekten çok eğlenceli.
O halde İstanbul’daki konserinizde de cover şarkılar duyacağız.
Hannah: Muhtemelen “State Trooper”ı çalarız.
Craig: Henüz şarkı listesini oluşturmadık ama karışık bir liste hazırlarız sanırım, değil mi?
Hannah: Evet
İlk İstanbul konseriniz olacak, değil mi? Şehir ya da Türkiye’deki müzik sahnesi hakkında bir bilginiz var mı?
Hannah: Hayır.
Craig: Hiç yok, daha önce İstanbul’da hiç bulunmadık. Çok heyecanlıyız.
Hannah: Bize bu konuda istediğin her şeyi anlatabilirsin.
Bence sizi izlemek için büyük bir kalabalık olacak. En azından benim çevremde şarkılarınızı dinleyen çok fazla insan var. Festivalde Air ve Slowdive gibi harika isimler de sahne alacak. Buraya daha önce turist olarak da gelmediniz, öyle mi?
Craig: Evet, kesinlikle ilk kez geliyoruz.
Hannah: Ne bekleyeceğimiz hakkında hiçbir fikrimiz yok.
Ben de tam “Beklentileriniz neler?” diye soracaktım. Şehirde dolaşmak veya Türk mutfağını tatmak için birkaç gününüz olacak mı?
Craig: Umarım olur. Sanırım gösteriden bir gece önce oraya varacağız. Yani o akşamımız var, bir de - ne zaman çalacağımıza bağlı olarak- ertesi günümüz. Umarım şehrin bir kısmını görebilir ve bazı yemeklerin tadına bakarız. Bu konuda çok heyecanlıyım.
Bu günlerde kimleri dinliyorsunuz?
Craig: Neil Young gibi pek çok kişiyi dinliyoruz. Son zamanlarda Amerika'dan bir slide gitarist olan Ry Cooder'ı çok dinliyorum. Çok fazla Lucinda Williams dinliyorum. Bir de Mj Lendermann var. Sen de onu dinliyordun değil mi Hannah?
Hannah: Evet, ben de onu söyleyecektim. Aylarca sadece bir kişiyi ya da bir grubu dinliyorum. Her zaman yaptığım şey bu. O yüzden Craig kadar çok isim sayamıyorum.
Müzik dışında tutkuyla bağlı olduğunuz bir şey var mı?
Craig: Evet. Edebiyat, film gibi bir sürü şey var. Yürüyüş yapmayı ve yüzmeyi de çok severim.
Hannah: Kamp yapmayı?
Craig: Kamp yapmayı seviyorum, evet. Açık havada olmayı seviyorum. Peki ya sen?
Hannah: İlk ikisini seviyorum ama aynı zamanda moda endüstrisini, kıyafetleri ve tüm moda dünyasını da seviyorum. Sinemayı ve böyle şeylerin içinde kaybolmayı da seviyorum.
Peki yakın gelecek için planlarınız neler?
Hannah: Nisan ayının 12'sinden itibaren gerçekten yoğun bir şekilde turneye çıkıyoruz. Daha sonra Craig ve ben yeni bir şeyler yazmaya başlayacağız ve bunun için çok heyecanlıyız. Aslında bu çok nadir oluyor, bu yüzden bunu yapmak için sabırsızlanıyorum. Tabii bu Kasım-Aralık gibi olacak.
Çok teşekkürler, son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Hannah: Oradayken denememiz için herhangi bir Türk yemeği önermek isteyen varsa, bu eğlenceli olur.
Muhtemelen kebap veya rakı hakkında bir şeyler duymuşsunuzdur. Ama tabii ki İstanbul'da çok daha fazlasını bulacaksınız. Burada geleneksel, lezzetli ve gerçekten zengin bir mutfak var.
Hannah: Kırmızı et yemiyorum, o yüzden diğer tavsiyeler açığım.
Craig: Çok teşekkür ederiz.
Ben teşekkür ederim, yazın görüşürüz.
Hannah: Evet. Sabırsızlanıyoruz. Tanıştığımıza memnun oldum. Kendine iyi bak.
Yorumlar
Yorum Gönder