Ana içeriğe atla

BİR RÖPORTAJ: BLACK SEA DAHU


(click here to read in English)

Black Sea Dahu, Janine Cathrein'ın enfes sesiyle ruhumuzu hızlıca ele geçiren Zürih'li bir grup. Onları daha önce dinlemediyseniz, şu an keşfetmek için harika bir fırsat!

İlk albümü White Creatures'ı geçtiğimiz sene yayınlayan grup, hemen sonrasında 120'nin üzerinde konser verdi. Reeperbahn, The Great Escape ve m4music gibi festivallerde sahne aldılar. Son olarak 27 Eylül'de 5 şarkılık "No Fire in the Sand" EP'sini yayınlayan grubun vokali ve kurucusu Janine ile sohbet ettik.

Keyifli okumalar!

Selam Janine, ilk olarak bu yolculuğa nasıl başladığını ve grubun nasıl bir araya geldiğini anlatabilir misin?

6 yaşında keman çalmaya başladım. 7 yaşındayken piyano dersleri almaya başladım ama piyano öğretmenim çalarken notalar yerine parmaklarıma baktığım için bundan pek hoşlanmıyordu J Okumayı çok severdim, hikaye ve şiir yazmaya da bayılırdım. Küçükken izciydim ve kamp ateşi etrafında şarkılar söylemeyi de çok severdim. Bir keresinde izci liderlerinden birisi bir akorun nasıl çalındığını öğretti ve sonrasında izci şarkı kitabında bulabildiğim her akoru çalmak için kamp boyunca çalışmaya başladım. Sonrasında tonlarca şarkı yazdım ve laptop’ım ya da telefonumla kaydettim. 18 yaşında bir grup kurdum. 5 yıl içerisinde JOSH adındaki grubumla 2 albüm kaydettik ve bir çok canlı performansa çıktık. Son olarak da yeni grubum Black Sea Dahu ile “White Creatures” ve “No Fire in the Sand” şarkılarını yaptık.

Zürih’te yaşıyorsun değil mi? Orada bulunmanın artı ve eksileri nedir, müzikal atmosfer nasıl? Lokal gruplardan önerebileceklerin var mı?

Zürih’te yaşamak oldukça pahalı. Neyse ki, kayıt prodüksiyonları ve tura çıkan müzisyenler için kültürel destekler var. Burada büyük bir müzik sahnesi var ve Zürih güzel bir şehir. Bazen buradaki atmosfer bana gergin ve ukala gibi geliyor. İsviçre’nin kendisi gibi, göreceli olarak küçük bir şehir ve bazı insanlar serçeler gibi kendilerini şişirmeyi seviyorlar. Çok başarılı küçük underground gruplar var önerebileceğim: Hanreti, Alois, Haubi Songs, Rio, Mnevis, Long Tall Jefferson, Jon Hood, Sophie Hunger…

“Black Sea Dahu” ismini nasıl seçtiniz?

“Black Sea”, White Creature şarkımdan bir alıntı. (White creatures looking after me, oh-ooh, I lost faith in the human I wanted to be, oh open black sea let me in, giant trees give me shelter in that haunted place.)

“Dahu” ise Fransa, İsviçre ve Kuzey İtalya’da çok iyi bilinen efsanevi bir yaratık. Dağ yamaçlarında yürümeyi kolaylaştıran farklı uzunluklarda ayakları olan, dağ keçisi benzeri harika bir hayvan!

Grubun ismi içsel derinlikler ve neşeli bir sersemliğin kombinasyonu aslında, ve bu da benim iki ana özelliğimi yansıtıyor aynı zamanda.

Birkaç ay evvel “No Fire in the Sand” EP’sini yayınladınız. İlk tepkiler nasıl? Şarkı yazma ve kayıt süreçlerinden bahsedebilir misin?

Çok iyi geri dönüşler ve canlı performanslar için bir çok talep alıyoruz, daha iyisi olamazdı.

Bu şarkıları 3 yıllık bir süreçte yazdım. (2014-2017) Bazılarını tamamlamak çok zamanımı aldı, bazılarını ise bir günde yazdım.

Genelde gitar üzerinde sadece rastgele şeyler çalarak, bisiklet sürerken veya şehirde yürürken şarkı söyleyerek başlarım. Bazen bilinç altıma yerleşen bir melodi üzerinde yoğunlaşırım. O an kaydetme ihtiyacı hissettiğimde laptop veya telefonumla melodiyi kaydederim. Bu şekilde düzinelerce şarkı kaydı biriktirdim, bazılarına yıllar sonra geri dönüp tekrar çalışırım. Laptop’uma bir şarkıyı kaydetmeye başladığımda, genelde arka planda korolar, bas, davul, perküsyon gibi enstrümanlarla orkestra ederim. İlk birkaç tur çalışmadan önce gruba hiçbir şarkı gösterdiğimi hatırlamıyorum. Diğerlerine sunduğumda, aslında şarkıların belirli şekilleri ve sound’ları oluşmuş haldedir.

Albümü 17 günlük bir süreçte, Norveç’te Giske adasında bir stüdyoda kaydettik. (Ocean Sound Recordings) Bütün teçhizatla birlikte Almanya, Danimarka, İsveç ve Norveç’in enfes doğası eşliğinde 6 gün süren bir seyahat yaptık. Gavin Kanada’dan uçakla geldi. Gavin hakkında daha fazla bilgi: Kendisi son EP’miz Kingdom North’un miksini yapan kişi, ve onunla tekrar çalışmayı çok istiyordum. Ön prodüksiyon sürecine çok katılamamıştı ama stüdyoda buluştuktan sonra mentor ve prodüktör olarak üzerine düşeni yaptı ve şarkıları bir üst seviyeye taşımada bize çok yardımcı oldu.

Sonuçta Norveç’teydik, etrafta neredeyse hiç ev yok. Tam olarak mavi soğuk okyanusun sahilindeydik. Gerçekten mükemmel bir yer! Ekipman, enstrümanlar, amfiler, çevredeki her şey enfesti. Üst katta uyuyabileceğin bir oda, kendine ait bir mutfak, süper kibar görevliler.. Sabah kalkıp, merdivenlerden doğruca kayıt stüdyosuna inmek harika, güneş tepede! (aslında hiç batmıyor!) Bu şekilde 17 gün geçirdik. Daha fazla devam edemeyecek kadar çalışıp, üst kata çıkıp uyuyorduk ve ertesi gün aynı şeyi tekrar ediyorduk.. Cennet!

Her şarkıyı canlı olarak kaydettik. Bunu yapabileceğimizden emin olamadığımız için bizim için bir meydan okumaydı. Biz bile şaşırdık, canlı kaydetmek oldukça doğal ve çok iyiydi. Küçük hatalar kimin umurunda? Bu müzik canlı! En azından ben böyle düşünüyorum. Benim için, şarkının duygusu ve ruh halini yakalamak önemliydi. Ve bence her şarkı için bunu başardık, ama bazen duygusal açıdan oldukça yorucu oluyordu. Kalbim ve ruhum sonuna kadar açıktı, duyguların açığa çıkması ve şarkılara, müziğe ve sözlere yansıması için kendimi açmak zorundaydım. Ve bu şekilde 10 günlük kayıt sürecinden sonra deliriyorsun, doğal olarak! J Gavin’e sahip olduğumuz için çok mutluyum, bizi nefes almak için zorladı, kasabaya götürerek dart oynamamızı, düğünlere sızmamızı sağladı. (evet bunu yaptık! tabii hızlıca agresif bir şekilde dışarı atıldık, çok kabaydı)

Sonuç olarak bambaşka bir dünyadaydık, bir şeyler yaratıyorduk, tüm gün müzik yapıyorduk. Her şey inanılmaz güzel, mutlu, yaratıcı ve sihirliydi. (bu kelimeyi sevmiyorum ama başka nasıl ifade edebilirim bilemiyorum)

Diğerleri için konuşamam ama, bazen Gavin ve herkes beni çok sinirlendirse de, her saniyesinden çok keyif aldım J


Bu arada EP kapağına bayıldım. Hikayesi nedir?

İnanılmaz bir sanatçı ve iyi bir dostumuz, Lara Hauser, her şarkı için ayrı bir çalışma yaptı.

Gördüğüm kadarıyla çok yoğun bir tur programınız var. İngiltere, Fransa, Almanya.. Favori bir konser mekanın var mı?

Müziğin çok geniş bir alana sahip olduğu, karakteri olan eski amfi-tiyatroları ve seyirci açısından iyi bir sahne görüşüne sahip yerleri seviyorum. Aynı zamanda küçük konser mekanlarını da severim. Antwerp’de yer alan De Roma’da tekrar çalmayı istiyorum, bu mekan inanılmaz!

Müzik yapmadığınız paralel dünyada, her biriniz hangi mesleği yapardınız?

Ben bisikletli kurye, kız kardeşim moda marka yöneticisi, erkek kardeşim ormancı, piyanistimiz elektrikçi, davulcumuz yazar veya barmen ve basçımız da illüstratör veya fotoğrafçı olurdu.

Müzikal olarak etkilendiğin isimlerden bir karışık kaset yapıyor olsan, hangi şarkıları seçerdin?

Oh, çok var! Ve hepsi farklı türde. Tschaikowsky - Swanlake, Mozart - The Magic Flute, Patrick Watson - je the laisserai des mots, Rio - The Knife, Ben Howard - Only Love, José Gonzales - Crosses, Common - Resurrection… Hip hop’tan indie folk’a, klasik’ten reagge’ye uzar liste.

Yakın gelecek için planların neler?

Turne, turne, turne.. Hayat çılgın ve daha da çılgın hale gelecek. Umarım insanlar konserlerimize gelirler.

Bugünlerde dinlediğin müzisyenler kimler?

Patrick Watson, Mnevis, Ben Howard, James Blake, Hanreti, Sophie Hunger, Matt Corby, The Tallest Man on Earth, Karl Jenkins, Johannes Brahms, Khruangbin, José Gonzalez, Balthazar, Radiohead, Nick Hakim, Kate Tempest, Common, Andy Shauf, Lianne La Havas.

Müzik dışında tutkulu olduğun bir şey var mı?
Hayvanlar, doğa, eşitlik, spor ve dikiş. Ama hayatımda şu an müzikten başka bir şey yok.

Çok teşekkürler!


Yorumlar