Ana içeriğe atla

Saâda Bonaire'in İlginç Hikayesi


Dünya müzik tarihi, keşfedilmeyi bekleyen onlarca enteresan hikayeyle dolu. Birkaç haftadır en çok dinlediğim şarkıların sahibi Saâda Bonaire de işte bu enteresan hikayelerden birine sahip Bremen çıkışlı harika bir grup.

Grubun hikayesi 1982 yılında Bremen'li DJ Ralf Behrendt'ın aklına düşen fantastik disko fikirlerle başlıyor. Kendisi yerel göçmenlik merkezinden yüzlerce kadın vokalin katıldığı bir seçkide Stefanie Lange ve Claudia Hossfeld'i seçerek grubun tohumlarını attı. Karayipli göçmenlerin 70'lerin sonundaki İngiliz müzik sahnesindeki etkisinden ilham alan Saâda Bonaire, Almanya'nın kendi göçmen nüfusundan gelen Doğu etkilerini dub, disko ve funk ile birleştirmeye çalıştı.

Aynı sene EMI ile anlaşan grubun ilk ve tek single'ı "You Could Be More As You Are", Kraftwerk'in stüdyosunda efsanevi Matumbi, Slits ve Pop Group yapımcısı Dennis Bovell tarafından üretildi. Ve saksofonda bir caz ikonu olan Charlie Mariano da kendilerine kayıtta eşlik etti. Rüya gibi bir kadro! Bu şarkıyı -40 sene sonra- bugün bile dinlediğinizde, hayran kalıyorsunuz. Davullar, synth'ler, doğu ezgileri ve Afrika müziği ile müthiş bir balad. 80'lerde Almanya'nın underground kulüplerinde şarkı oldukça popüler olmuştu.  Ancak bu avangart sound plak şirketini etkilemedi ve EMI Almanya single'ın prodüksiyon maliyeti nedeniyle albümü yayımlanmadan önce grubu bırakarak Tina Turner'a odaklanmaya karara verdi :) Aslında kendilerine ayrılan bütçeyi yanlışlıkla aşan EMI ekibi,  Tina Turner'ın bir albümünü yayınlamak ya da Saâda Bonaire gibi yepyeni bir synth pop grubunun ilk albümünü yayınlamak arasında seçim yapmak zorunda kaldı. Ve seçimleri Tina Turner'dan yana oldu. 

Şarkı 2013 yılında Captured Tracks tarafından tekrar basılıncaya kadar, dünyanın geri kalanının pek bir haberi olmayacaktı.


Bu arada, görsel açıdan Stefanie ve Claudia, geçmişe bakıldığında uygunsuz ve sorunlu olarak değerlendirilebilecek estetik sınırları zorladılar. Nijer'deki Woddabe kabilesinin makyaj tekniklerini kopyaladılar, İranlı terzilerden aldıkları siyah çarşaf pelerinleri tasarım topuklu ayakkabılar ve naylon çoraplarla giydiler ve türbanlarının sarılma tekniğini Batı Sahra'daki Tuareglerden taklit ettiler. Tamamen estetik değerin ötesinde, Stefanie ve Claudia'nın bu kültürlerin modasına neden ilgi duyduklarına dair hiçbir gösterge yok. Bu iki gizemli kadının müziğe başlamadan önceki geçmişleri ya da Saada Bonaire'den sonraki uğraşları da bilinmiyor. Bu gizemli kadınlarla ilgili tek röportaj ve görsel kayıt Bremen Radyosu için kaydedilen şu görüntülerden ibaret: 


Tekrar 2013'e dönelim. Grubun kendi adını taşıyan albümü, 2013 yılında, Berlin'li elektropunk grubu Thieves Like Us'ın keşfiyle basıldı. Funk, disko, synthpop ve dünya müziğinin tuhaf bir karışımı olan Saâda Bonaire, kendi çağının bir ürünü olmasına rağmen şaşırtıcı bir şekilde zamanının ötesindeydi ve 21. yüzyılda inanılmaz derecede iyi bir şekilde ayakta kaldı ve daha sonra önemli bir takipçi kitlesi kazandı.

Bu tarihlerde gruba yönelik yenilenen ilgiye rağmen, bir devam albümü pek olası görünmüyordu. Von Richthoven'a göre, yeni bir plak şirketiyle anlaşamamalarının ardından grubun tüm kasetleri imha edilmişti. Ancak yine kaderin bir cilvesi olarak, Von Richthoven'ın arşivinde "Saâda Bonaire '91" etiketli eski bir kasetin bulunması, onu benzer materyalleri aramak üzere eski grup arkadaşlarıyla temasa geçmeye sevk edecekti. Toplamda, grup tarafından 90'ların başında kaydedilen 12 parça bulundu ve bir tür pop mucizesi gibi, Saâda Bonaire'in ikinci albümü bu şekilde ortaya çıktı. Bu kez vokallerde Claudia Hossfeld yerine Andrea Ebert yer alıyordu.


Grubun son ve ikinci albümü 1992 ile, zamanın ruhuna uygun bir şekilde synthfunk'lardan büyük oranda R&B swing ritimleri, house ve neo-soul'a yönelen bir tarzı tercih ettiklerini söyleyebiliriz. Muhtemelen bu dokunuşlar 90'ların başında plak şirketlerinin destekleyemeyeceği kadar riskli görülmüştü. 1992'de ayrıca James Brown'ın Woman ve Stevie Wonder'ın To Know You Is to Love You şarkılarının cover'ları da yer alıyor. Hatta teyit edemedim ama bazı kaynaklarda Woman ve Your Prince şarkılarında Sibel Can'ın back vokal'lerde gruba eşlik ettiği yazıyor :) Sibel Can o tarihlerde 20'li yaşlarında, yolu bu grupla gerçekten kesişmiş midir, ayrı bir merak konusu. Plak şirketi Tina Turner yerine Saâda Bonaire'i tercih etseydi ne olurdu, bu da cevabı bulunamayacak sorulardan bir başkası.

Saâda Bonaire'in kırk yıl önce hazırladığı her şeyde çarpıcı derecede orijinal bir parça var ve sonunda onunla dans etme şansına sahip olmak da nadir bir lütuf.

Bu ilginç hikayenin sonuna geldik. Grubun ilk albümünü buradan, ikinci albümünü buradan dinleyerek onlara eşlik etmeye başlayabilirsiniz. 

Yorumlar