Ana içeriğe atla

Bir Festivalin Ardından: Cala Mijas

 

Bu sene ikinci kez gerçekleşen Cala Mijas Festivali'nin line-up duyurusunu gördüğümde, hemen yakın arkadaşlarımla paylaştım. Oldukça genç bir festival olmasına rağmen, bence bu sene Avrupa'da gerçekleşen festivallerden en iyi line-up'a sahip olanıydı, üstelik İspanya'nın güney kısmını hiç görmemiştim. Festivalin bu seneki headliner'ları arasında Arcade Fire, The Strokes, Florence and The Machine gibi gruplar vardı. İlk yılındaysa Arctic Monkeys, Nick Cave and The Bad Seeds gibi isimleri ağırlamışlar. 

Neyse ki, aynı heyecanı paylaşan bir kaç arkadaşımla hemen biletlerimizi aldık, 3 gün sürecek festivalin kombine biletleri 180 Euro'ydu. Euro'nun malum değeri nedeniyle uçak ve konaklama alışverişlerimizi de zaman kaybetmeden çözdük ve festivalin ilk günü olan 31 Ağustos Perşembe günü Malaga'ya hareket ettik.

THY'nin Malaga'ya yaklaşık 4,5 saat süren direkt uçuşu var, festivalin ilk günü hareket ettiğimiz için, -benim için biraz tatsız saatler olan- sabah uçağını tercih ettik. Öğlen saatlerinde Malaga'ya ulaştık, kiralık aracımızı teslim aldık ve konaklama için tercih ettiğimiz Calanova Golf Club evlerine doğru hareket ettik. Aslında evin bir golf kulübünün parçası olduğunu sonradan fark etmiştik, temel motivasyonumuz festivalin gerçekleşeceği Sonora Mijas alanına olabildiğince yakın olmaktı. Aslında bu fikrin -özellikle de kiralık bir aracınız varsa- çok da iyi olmayacağını sonradan fark edecektik. Kaldığımız ev, festival alanına yaklaşık 45 dk yürüme mesafesindeydi fakat özellikle dönüş kısmında bir takım yokuşlar ve yürümesi pek de keyifli olmayacak yollar vardı ve biz de yaklaşabildiğimiz kadar araçla alana yaklaşmaya karar verdik.

Festival kapılarını 17.00'de açıyordu, biz biraz da şehri gezmek; deniz, kum faydalanmak bahanesiyle erken saatlerde evden çıkıp, henüz ortalık sakinken festival girişinden bilekliklerimizi teslim aldık. Çok da iyi ettik zira bizim 5 dakikada ulaştığımız bileklikler için, festivale döndüğümüz akşam saatlerinde uzun zaman alabilecek bir kuyruk oluşmuştu.

Akşama doğru eve uğrayıp, minik bir istirahatten sonra festival alanına hareket ettik. Festivalin ilk günü izlemeyi çok istediğim bir isim vardı: Siouxsie. (Siouxsie and The Banshees) Kendisine 20.15 gibi erken bir saat vermişler, evden vakitli çıkmamıza rağmen festival çevresinde arabaya park yeri bulamadığımızdan, yarım saat yürüme mesafesinde bir noktaya park etmek zorunda kaldık. (asıl serüven festival çıkışında olacaktı, ama bunun farkında değildik tabii) Uzun lafın kısası, festival alanına girdiğimizde Siouxsie çoktan sahneden inmiş, Baxter Dury hünerlerini sergilemeye başlamıştı. Birkaç ay önce Zorlu PSM'de izleyip mest olduğum Dury'nin açıkhava festival performansı da muhteşemdi. Bu arada festivale giriş, bilekliklerimiz olduğundan, oldukça hızlı oldu. Bilekliklerde, aynı zamanda ödeme aracı olarak kullanılan qr kodlar yer alıyor. Dolayısıyla web sitesi üzerinden -veya festival alanındaki noktalardan- qr kodunuza kolaylıkla kredi kartı ile para yükleyip, içerde tüm harcamalarınızı rahatlıkla yapabiliyorsunuz. İç alanda asla kredi kartı ya da nakit geçmiyor. Bu sistem öyle güzel oturtulmuş ki, qr bilekliğime para yüklemede veya kasalarda ödeme aşamasında bir problemle karşılaşmadım. Bu arada 4 sahneli, orta büyüklükte diyebileceğimiz bir festival kalabalığında, asla tuvalet ya da yeme-içme kuyruğu olmadığını da belirteyim. Bu konular da gayet güzel çözülmüş. Depozitolu bardaklarınızı (3 euro) festival boyu kullanıp, son gün çıkışta paranızı geri alabiliyorsunuz. Alanda aynı zamanda ücretli Locker'lar da mevcut. Ben en küçük ebatlısını 3 gün boyunca kiralamıştım, fakat sadece son gün hava biraz serin olunca, hırkalarımızı saklamaya yaradı :)

Bu arada içki fiyatlarından da bahsedeyim. Hard likörler ve kokteyller 10.5 euro, küçük bira 5, büyük biralar 10 euro. TL'ye çevirdiğimizde Türkiye'deki fiyatlara yakın denilebilir. 

İlk gün Baxter Dury'nin ardından Arcade Fire, Idles ve Foals'u izledikten sonra, biraz da yol yorgunluğu nedeniyle Moderat'ı bekleyemeyip alandan ayrıldık. Saat 02.30 sıralarıydı sanırım. Yarım saat kadar süren bir yürüyüş ile arabaya ulaştık ve asıl macera bundan sonra başladı, zira evimize giden tüm yollar, festival güvenliği nedeniyle polis tarafından kapatılmıştı :) Çok sevgili navigasyonların farklı yol önerileriyle tüm alternatifleri denedik fakat her bir alternatif yolda tam eve yaklaşır gibi olurken polis barikatlarıyla tekrar karşılaştık. Sanırım 1 saat kadar bu şekilde her yolu denedik. Polislere evimize ulaşmak istediğimizi, adresimizi filan gösterdik ama nafile. Asla izin vermediler. Bu arada her bir polisin oldukça kibar davrandığını da not edelim. En son hanımefendi bir polisin kestiği yola dört ya da beşinci kez düşmemiz üzerine, kendisi merhamet gösterip yolu açtı ve eve ulaşabildik. Eve ulaştığımızda saat 04.00 civarıydı, Moderat'i izleseydik keşke diye düşündük :)

Fetivalin ikinci günü araba park etme-eve ulaşma sorununu çözdük neyse ki. The Strokes ve M83'ü dinkedik, elektronik müzik sahnesinde biraz ter döktük. Saat 02.30'da sahne alan İngiliz elektronik müzik ikilisi Underworld'ü yarım saat dinleyip ayrıldık. İlerleyen yaşlarına rağmen (60'lı yaşların ortasındalar) sahnede müthiş bir performans sergiliyorlardı fakat mecalimiz kalmamıştı. 

Üçüncü günü Metronomy konseriyle açtık. Sanırım en fazla dans ettiğim konser bu oldu, bizim için günün açılış konseri olması nedeniyle enerjimiz de yüksekti tabii. Saat 22.00'de sahne aldılar. Bu arada tüm grupların, ilan edilen saatte sahnede olduklarını da not edeyim. Peşine Florence and The Machine ve Belle and Sebastian'ı izledik. 02.30'da Blaze sahne alıyordu ki, biz de yavaştan alanı terk ederek festivalle vedalaştık. Hafif bir kum fırtınası ve çiseleyen yağmur da bize eşlik etti.

Henüz ikinci yılını dolduran festival, sahne arası mesafelerin makul olması, ödeme alt yapısının sorunsuz çalışması, tuvalet ve yeme-içme kuyruklarının neredeyse hiç yaşanmaması ve müzisyenlerin hemen hemen tam saatinde sahne almaları ile benden tam not aldı. Festivalin 2024 tarihleri de şimdiden ilan edildi: 29-30-31 Ağustos. Biletler yakında satışa çıkacak, takipçisi olacağız.

Bu arada biz, Güney İspanya'yı keşfetme motivasyonu ile tatilimize festival sonrası 3 gün daha devam ettik. Malaga, Marbella, Ronda ve Mijas'ı gezme, çeşitli plajlarda denize girme fırsatımız oldu. Özellikle Ronda ve Malaga'nın eski şehir kısmı kesinlikle görülmeye değer yerler. Eğer önümüzdeki sene için festivale itmeyi düşünüyorsanız, tatilinizi birkaç gün uzatıp çevre şehirleri gezmeyi de mutlaka düşünün derim. Hatta biz yapamadık ama Tarifa'dan 1 saatlik bir feribot yolculuğu ile Cebelitarık boğazından geçerek Fas'a ulaşabilir ve farklı bir kıtayı keşfetmek için bir gününüzü ayırabilirsiniz.

Cala Mijas Fest'in 2024 line-up'ında bakalım bizleri hangi isimler bekliyor, elbet buradan da duyururuz fakat festivali takip etmek isterseniz, sizi şöyle alalım. Yukarıda anlattıklarımı bir Reels videosu olarak izlemek isteyenler ise böyle buyursun.

Yorumlar

  1. Gitmiş kadar olduk sayende :) Seneye gitme niyetindeyim, şimdiden sabırsızlanıyorum :)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder