Ana içeriğe atla

BİR RÖPORTAJ: HANIA RANI

(click here to read in English)

Piyanist, besteci ve müzisyen Hania Rani; Christian Löffler, Dobrawa Czocher ve Hior Chronik gibi müzisyenlerle çeşitli projelerde yer aldı. İlk solo piyano bestelerini bu yılın Nisan ayında "Esja" albümü ile yayınladı.

Rani, ilk solo performansı ile yarın akşam Salon İKSV sahnesinde olacak. Yarınki konser öncesi kendisini daha yakından tanımak isteyenler buyursunlar:

Öncelikle müzik yapmaya nasıl başladın öğrenebilir miyiz?

Dürüst olmak gerekirse kendi kararım değildi. 7 yaşındayken annem beni şehirdeki müzik okuluna götürdü. Sınavları geçtim ve beni piyano sınıfına kabul ettiler. İlk başlarda çok ilgili değildim ama zaman geçtikçe durum değişti. 10 yaşına geldiğimde profesyonel bir piyanist olmaya karar verdim.

Varşova doğdun değil mi? Polonya'da büyümenin müzikal anlamda artı ve eksileri neler oldu?

Polonya'nın kuzeyinde Gdańsk'te doğdum. Orada 12 sene müzik okuduktan sonra, kendi çalışmalarıma başlamak için Varşova'ya taşındım. Polonya'da genel olarak kültür ve müzik üzerinde güçlü bir geleneksel etki var. Özellikle klasik müzik ve caz türlerinde çok önemli müzisyenlerimiz var. Ben piyano çalıştığım için, profesyonel bir piyanist olmak ve bir gün Chopin yarışmasında yer almak hayalimdi. Bu yüzden yıllar boyu yarışmaları ve kazananları takip ettim. Öte yandan klasik müzik açısından çok geniş bir kitle var diyemeyiz, insanlar maalesef radyolarda çalan ucuz pop müziğe daha çok ilgi duyuyor. Fakat bu yavaş yavaş değişmeye başladı. Savaşlar ve komünizm döneminde çok fazla aydınımızı kaybettik o yüzden diğer batı Avrupa ülkelerine göre kültürün önemi hakkında farkındalığı yeniden inşa etmek biraz daha fazla zaman alacak sanırım. 

Peki orada şu an müzikal atmosfer nasıl?

Gittikçe ilgi çekici hale geliyor. Hislerini takip ederek trendlerin dışına çıkarak kuralların dışında müzik yapmak isteyen gruplar var. Bir kaç senedir müzik piyasasının geliştiğini gözlemliyorum. Aynı zamanda her geçen gün çok daha fazla Polonyalı sanatçı yeteneklerini yurt dışına açıyor ve yabancı plak şirketleri veya ajanslarla kontratlar imzalıyorlar.

İlk solo albümünün adı "Esja" ne anlama geliyor?

İzlanda Reykjavik'te bir dağın adı.

Albüm hazırlık ve kayıt süreçlerinden bahsetmek ister misin?

Belki şaşırtıcı gelecek ama doğaçlama yapmayı ve kaydetmeyi deniyorum. Fark ettim ki, çok plan yapmadığım zamanlar en dengesiz şeyler beni buluyor. Konsantre olduğum zamanlar en iyi sonucu alıyorum. Böyle zamanlarda her şeyi duymak ve enstrümanların bana verdiği ipuçlarını takip etmek hoşuma gidiyor. Son bir kaç senedir çok fazla kayıt yapma imkanım oldu, çoğu gün mikrofon odamda sabit duruyordu. Ses teknikeri bir arkadaşım olduğu için de şanslıyım: Piotr Wieczorek

Zamanımızın çoğunu yeni sesler ve melodiler deneyerek geçirdik. O zamanki merakımız, ustalarımızın albümlerindeki o sound'u yakalamanın mümkün olup olmadığı sorusuydu. KAyıt sürecini çok seviyorum. Beklenmeyen nota ya da melodilerden korkmamayı ve rahatlamayı öğrendim. Hem notaları, hem de anı yakalamaya çalıştık.

Sahnede piyano başında tek başına performans sergilemek nasıl bir duygu? 

Solo bir set çalıyorken sahne üzerinde yalnızsın, hem sanatçı hem de insan olarak. Çıplaksın, saklayacak bir şeyin yok. Fakat aynı zamanda özgürsün ve eğer iyiysen tüm takdiri de sen topluyorsun :)

Arada bir değişiklik yapmayı seviyorum. Bir grupla sahnede olmak da her zaman yenileyici ve sahnede birlikte eğlenmek, birbirinden yeni şeyler öğrenmek de çok keyifli. Ayrıca bir başkasının solo kısmında, senin nefes alma ve dinlenme zamanın oluyor.


İstanbul'daki ilk solo konserinle 6 Aralık akşamı Salon'da olacaksın. Neler hissediyorsun?

Çok çok mutluyum! 1,5 sene kadar önce arkadaşım Hior Chronik ile İstanbul'da çalmıştım. 2 gün fazladan kalıp hem şehri görme hem de insanlarla sohbet etme şansı yakalamıştım. Kesinlikle büyüleyici bir yer, rengarenk ve nazik insanlarla dolu. Bu kez kendi müziğimle İstanbul'a gelmekten gerçekten mutluyum umarım dinleyenler de severler.

Yakın gelecek için planların neler?

Şu an ikinci albümü tamamlıyorum. Öte yandan "Esja" turnesi de devam ediyor ve son aylarda bu nedenle oldukça meşguldüm. Şimdiden bir sonraki turne planlarını yapmaya başladık ama 2020'nin başında biraz tatil yapmayı düşünüyorum.

Bu sıralar dinlediğin müzisyenler kimler?

Çok var. Her zaman yeni şeyler bulmaya çalışıyorum ama Portico Quartet, Nils Frahm veya Agnes Obel gibi favori sanatçlarıma da sadığım.

En son gittiğin konser neydi? Bir de varsa unutamadığın konser?

Şu an Tokyo'dayım ve daha bugün bir konsere gittim. Piano Era Festivali'nin ilk günüydü.

Unutamadığım konser... Sanıyorum Nils Frahm konserlerinin üzerimdeki etkisi çok büyük ya da Nick Cave and the Bad Seeds'i ilk canlı izlediğim konser diyebilirim. Ayrıca yıllar önce Varşova'da izlediğim Son Lux konseri de unutulmazlardan. Varşova'daki ilk konserlerinde küçük bir kulüpte 200 kişiye çalmışlardı, iki sene sonra onları bu kez 2.000 kişilik bir kulüpte izledim. Kendileri de çok şaşkındı.

Müzik dışında tutkuyla bağlandığın bir konu var mı?

Mimari, kitap, tasarım, fotoğraf, niş filmler, doğa,iyi kahve ve hatta daha iyi bir eş.

Çok teşekkürler!

Yorumlar